Doğu Akdeniz’in Jeopolitik Önemi ve Türkiye’nin Bölgedeki Yeri 🇹🇷⚓

--

Doğu Akdeniz, Tunus’un Bon burnu ile İtalya’nın Sicilya adasının batıya uzanan Lili Beo burnu arasındaki hattın doğusundaki bölgeyi ifade eder. Doğu Akdeniz tarih boyunca önemli savaşlara sahne olmuş ve çeşitli emperyalist devletlerin odağı haline gelmiştir. Bunun nedeni ise uygarlıkların, Doğu Akdeniz’e ve Kıbrıs’a hükmederek ticaret yollarını ellerinde tutma gayesi , dünya ticaretine yön verme ve ayrıca trans geçiş için bölgede güçlü ve üstün olma arzusudur.

Son zamanlarda ise hidrokarbon kaynaklarının bulunması bölgenin değerini artırmakla beraber kaynakların nasıl paylaşılacağı da bölgenin gerilimini yükseltti. Doğu Akdeniz’in sadece ticaret yolu ve balıkçılık faaliyetleri amacıyla kullanılmayacağı yapılan hidrokarbon arama çalışmalarıyla sadece Türkiye’nin bile 572 yıllık enerji ihtiyacını karşılayabilecek gaz hidrat kaynaklarının bulunmasıyla kesinleşti.

Doğu Akdeniz’de küresel ve bölgesel aktörleri beş grupta toplayabiliriz. Birinci grup Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerdir. Bunlar Türkiye, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, KKTC ,Suriye, Lübnan, Filistin(Gazze Şeridi), Mısır, Libya, İngiltere(Kıbrıstaki Agratur ve Dikelya Egemen Üsleri) ve İsrail’dir .İkinci grup Avrupa Birliği; üçüncü grup ABD ;dördüncü grup Rusya Federasyonu ve son grup da Çin ve diğer ülkeleridir. Doğal olarak bu oyun kurucuların sismik araştırma gemileri, büyük enerji firmaları ve donanma varlığı ile sahnede yer aldıklarını görmekteyiz.

Türkiye ise 2002 yılından itibaren çıkar çatışmasına girdiği Doğu Akdeniz’de zannedildiği gibi yalnız değildir. Türkiye, Libya ile MEB anlaşması yaparak bölgedeki yerini sağlamlaştırma yoluna gitmiştir. Öte yandan, son zamanlarda Mısır’ın GKRY ile 2003 yılında imzaladığı MEB anlaşmasıyla Mısırın bizimle yapacağı anlaşmaya göre 12 bin kilometrekare alan kaybına uğradığını fark ettikten sonra Mısır 28 Şubat’ta Türkiye’nin Birleşmiş Milletlere bildirdiği kıta sahanlığı sınırlarını dikkate alarak 18 numaralı parselde ihaleye çıktığını duyurmuştu.Mısır böylece GKRY ile yaptığı anlaşmadan sonra Türkiye’ye ortak MEB anlaşması için göz kırpmış durumdadır.

Bir diğer ülke ise İsrail, İsrail’in 2010 yılında GKRY ile yapmış olduğu anlaşmaya göre 4.600 km2 kadar bir deniz alanı kaybederken olası bir Türkiye İsrail MEB anlaşması ile İsrail 16.344 km2 deniz alanı kazanıcağını ifade etmek gerekir. Hatta, İsrail Enerji Bakanı Steinitz’in yaptığı açıklamalara bakıldığında, yapılacak anlaşmalar dahilinde Türkiye’nin Doğu Akdeniz Gaz Forumu üyesi olabileceğini ve işbirliğine hazır olduklarını belirtmişti. Türkiye bu bilgiler neticesinde masada kararlı ve sahada güçlü olursa hem İsrail hem Mısır hem de Türkiye kazanmış olacak kaybeden sadece hakkı olmadığı halde siyasi oyunlarla bölgede hakkından fazlasını elde etmeye çalışan GKRY olacaktır.

Türkiye’nin ise bu bölgedeki varlığından söz ettirmek ve varlığını garanti altına almak için alabileceği önlemler şunlar olabilir :
Bölge devletleri ile işbirliği mekanizmalarını geliştirmek ve sürdürmek,
Deniz dibi araştırma, sondaj imkanları ile deniz ticaret filosunu geliştirmek,
Hak ve menfaatlerini korumak açısından hukuki ve diplomatik mücadele vermek,
Deniz hak ve menfaatlerini koruyacak şekilde donanmasını güçlü tutmaktır.

Yazan:Emir Atak

--

--